Şimdiye kadar gidemediğimiz yerler var ama gidemeyeceğimiz hiçbir yer yok.

Yeter ki siz isteyin.

Lütfen Gitmek İstediğiniz Destinasyonu Girin

Sosyal Medya Hesaplarımız

TOP
Image Alt

DURBAN / GÜNEY AFRİKA

DURBAN / GÜNEY AFRİKA

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE UZANAN KÖPRÜDE ADIM ADIM 14 AY

ASYA – AFRİKA 2002 – 03

Afrika’daki ilk durağım Güney Afrika Cumhuriyetinden sevgiler. 

6,5 aylık Asya macerasını geride bırakıp beklemelerle birlikte neredeyse 24 saate yaklaşan uzun bir yolculuktan sonra belki de dünyanın en ucundaki yerleşim olan Cape Town’a ulaştım.

Cape Town gerçekten çok güzel bir şehir. ABD’deki San Fransisko’dan sonra en çok hoşuma giden şehirlerden biri olmayı ve gönlümü çelmeyi başardı. İlk günü şehir merkezini turlamakla, ikinci günümü de şu anki devlet başkanı Nelson Mandela’nın 27 yıl boyunca hapis tutulduğu ve 1997den itibaren UNESCO tarafından Dünya Kültür Varlıkları Listesine alınan Robben Island’ta geçirdim. Cape Town’a sadece 12 kilometre uzaklıktaki bu ada, ülkenin tarihinde çok önemli bir yere sahip. Adada gördüklerim arasında belki de en enteresan şey, politik mahkumların çalıştırıldığı kireçtaşı ocağının ortasındaki yaklaşık bir metre kadar yükseklikte, yumruk büyüklüğünde taşlardan oluşmuş bir taş yığınıydı. İlkönce hiçbir anlam veremediğim bu taş yığını için rehberimiz, “Güney Afrika’nın en önemli ulusal anıtı” deyince merakım daha da artmaya başladı. Anıtın esprisi, her beş yılda bir 11 Şubat günü başkan Mendela da dahil olmak üzere adadaki hapishanede kalmış tüm politik tutuklular burada buluşarak o günlerin anısına bir taş bırakıyor ve bu gelenek yaşayan son eski mahkum ölene kadar devam edecekmiş.

Robben Island’ta bir ilki daha yaşadım ve doğal ortamlarında, sahilde güneşlenen yüzlerce penguen gördüm.

Cape Town’dan sonra kıyı boyunca yoluma devam ederek önce Port Elizabeth’e, daha sonra Southern Drakensberg’teki Sani Pass’e, oradan da Durban’a geldim. Ama yolun Garden Route adını verdikleri bölümü gerçekten çok güzel. Özellikle Wilderness adlı küçük sahil kasabasını yukarıdan gören bir backpacker hosteli “The Beach House”, atladığıma oldukça üzüldüğüm bir yer oldu. Şu bir gerçek ki, kendimi Amerika’da gibi hissediyorum. Ayni klasik görüntüler devam ediyor. Ama asıl yapılması gereken, bir araba kiralayarak Garden Route boyunca her kasaba ve şehirde kalarak bu sahilin tadını çıkarmak. Ben yapamadım ama sizin yolunuz düşerse mutlaka yapın.

Port Elizabeth, okyanus kenarında sevimli bir şehir. Hele, kaldığım backpacker hosteli, havuzu ve tüm imkanları ile Asya’da 3 yıldızlılarda bile bulamadığım temizlik ve keyfi verdi gerçekten. Bu kadar temiz bir ülke..  

Daha sonra da yine bir World Heritage Site olan Drakensberg ya da ingilizce deyişle Dragon Mountains’ı görmek için kıyıdan ayrılıp içlere doğru geçtim. Southern Drakensberg’teki Sani Lodge’ta konaklayarak, ilk gün belki de on bin yıl öncesine kadar uzanan Bushmen Rock Paintings’leri bir rehber eşliğinde dolaştım. İkinci günde de bir dört çeker arazi aracıyla bölgeyi Losetho’ya bağlayan ve bir ticaret yolu olarak çok uzun yıllardır kullanılan yoldaki Sani Geçidine çıktık. Border Post’u geçerken pasaportlarımızı damgalatmak zorunda kalınca Lesotho, resmi olarak  bu gezideki on birinci ülkem olduğu anlamına geliyor.

Sani Pass, 2873 metre yüksekliği ile Afrika’nın en yüksek geçidi ve buradaki Sani Pass Pub ta Afrika’nın en yüksekteki Pub’ı. Burada bir bira alırken barın arkasında duvara yapıştırılmış onlarca kağıt paranın arasında üzeri yazılmış bir 500.000 TL görmek hoş bir sürpriz oldu.

Şimdi Durban’dayım. Buradan sonra yine sahildeki St. Lucia’ya, oradan da Swaziland’e geçeceğim.

Sevgiyle ve sevgimle kalın hepiniz…

Dr. Faruk BUDAK

You don't have permission to register
Open chat
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?