KARNATAKA / HİNDİSTAN
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE UZANAN KÖPRÜDE ADIM ADIM 14 AY
ASYA – AFRİKA 2002 – 03
Geçen hafta en son Maharashtra Eyaletindeki önemli şehirlerden Pune’de (Puna okunuyor) kalmıştık. Pune, Bombay’ın güneydoğusunda 4 saat uzaklıkta büyük bir şehir. Aslında çok fazla gelip kalmayı gerektiren bir özelliği olmayan bir yer olmasına rağmen yolum buralara düşmüşken aranızdan çok az sayıda da olsa bazılarının ilgisini çekebileceğini düşündüğüm bir yeri görmek için Ajanta ve Ellora mağaralarından sonra Bombay öncesinde bir günlük mola vermeyi uygun gördüm.
Bahsetmeye çalıştığım yer, 1980lerin başından itibaren ABD’de oldukça taraftar bulmuş Bhagwan Rajneesh’in Ashram’ı (OSHO). Başkalarının deyişiyle “bir meditasyon merkezi”, bir başkalarına göre de “new age stili tatil köyü”. Rajneesh, ABD’nin Oregon eyaletinde de böyle bir yer açmıştı ama taraftarlarının çoğalması yönetimi rahatsız etmiş, illegal faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesi ile Rajneesh sınırdışı edilmişti.
Şayet Rajneesh’in Kundalini Meditasyon tekniğini öğrenmek istiyorsanız ve bunu da Hindistan’da yapmak istiyorsanız buraya gelebilirsiniz. Bütün gün süren faaliyetlere katılmak için sadece 170 rp (1$=47,8 rp) ödeniyor ama öncelikle bir mülakattan geçmeniz ve AIDS testinde de negatif çıkmanız gerekli. Yatacak yerinizi de civardaki otellerde ayarlamanız ve zorunlu olan bordo renkli uzun elbiselerden giymeniz gerekiyor. www.osho.com
Kanımca, Oregon’daki Ashram’ın 80li yıllardaki ticari olmayan new age tarzı müziğin oluşmasında ve Windham Hill ekolunun ortaya çıkmasında payı olduğu gerçeği yadsınamaz diye düşünüyorum. Ben kendi adıma, Oregon’dan çıkan ve İstanbul Müzik Festivaline de gelen Oregon’un müziğini çok beğenirim.
Aaaahh, “Selam Bombay”. Unutamadığım filmlerden biri…
Coloba’da Causeway’de dolaşmak, Gate of India’nın önünde akşam üstü Elephanta Adasından gelenleri seyretmek, hemen arkasındaki 5 yıldızlı Taj Intercontinental’le yanyana dizboyu yaşanan sefilliği, fakirliği görmek, Leopold’te, Hindistan’da ilk kez nasıl pişirildiğini düşünmeden rahatça bir yemek yiyebilmek, gece saat sekizden sonra Causeway’de ilk kez “mariuhana ister misin”le karşılaşmak, Elephanta’da yüzyılların ötesinden gelen kaya tapınaklarındaki şaheserleri özel rehberimle maymunlar eşliğinde dolaşmak, uzun zaman aradan sonra ilk kez denizin üzerinde olmak ve o harika özgürlük duygusunu yaşamak… Hepsi çok keyifliydi.
Tabi arkasından da 21 saatlik bir tren yolculuğu ile eski rekorlar eskimeye başlarken 26 günde 15 ayrı otel ve şehir değiştirince vücut ta ister istemez isyanını ortaya koydu ve zorunlu bir gün dinlenme verdim Karnataka’daki Hampi’den önce Hospet’te. UNESCO World Heritage’ı kafaya takmasaydım Hampi ismini belki de hiç duyamayacaktım ama daha önce bahsettiğim 22 yaşındaki Fransız kız Natalie çok iyi biliyor. Hospet-Hampi arası sadece 13 km. Aslında keşke Hampi’de kalsaydım. Efes harabelerinde yamaç evlerinde kalmak gibi bir şey olacaktı. Ama Hospet’teki Hotel Malligga da bu gezide kaldığım en iyi otellerden biri çıktı. Şimdiye kadar en harika kahvaltımı yaptığım otelin Temptation Restoranı mükemmel ve havuz manzaralı. Harika havuzun da iki saatliği sadece 1 $mış. Geç uyandım. Kusura bakmayın böyle dar bütçeli bir gezi için bunlar önemli hususlar.
Hospet’ten sonra içim dışıma çıkan 4,5 saatlik bir “ordinary bus” yolculuğu ile Karnataka’nın köy yollarının arasından Badami’ye geldim. Toz duman içinde yolları ile tipik bir Güney Hindistan kasabası. Amaç, yine UNESCO World Heritage Listesinden Patdadakal Anıtlarını görmek. Bugün gittim. Ha bu arada Türkiye UNESCO Milli Komitesinin de kulaklarını çınlatmak istiyorum tüm bu yerlerin girişleri yabancılara hintlilere göre 25 kat daha pahalı ve her seferinde en az 5 $ vermekten Hindistan ortalamasının dışında seyretmeye başladım son zamanlarda.
Aahhh siz Türkler, sizler ne kadar çok gezermişsiniz de benim haberim yokmuş. Patdadakal Anıtları girişinde ayrıca bir deftere adınız, soyadınız, ülkeniz ve geliş tarihiniz kaydediliyor. Aslında ben ismimi yazarken resmi bir tören düzenlenmeli ve bir büyüğümüz de günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapmalıydı, ne de olsa ilk kez bir Türk bu deftere imza atıyor (Büyüklerimiz kendilerine puan getirmeyeceği için bu öneriyi kabul etmediler!!!). Dokuz ay öncesine kadar giden defteri tek tek taradım, maalesef. Yani şimdi gezginFB, sen de çok şey istiyorsun, güzelim Avrupa dururken, Malta, Prag, Budapeşte’ye bizim için tur düzenleyen aslanlar gibi tur şirketlerimiz varken, hem de tek başımıza bir kaç taş parçasını görmek için ta oralara gidicez ha, alimallah bilmem kaç tane olan kollarıyla Kali bizi bir kaparsa, sonra da Uzakdoğunun o ağzından kocaman ateşler çıkan ejderhaları tv reklamında Şener Abimizi köşeye sıkıştırdığı gibi bizi de ham yaparsa yaaa… Napar o zaman anamız babamız, bir söyler misin?
Sevgiyle ve sevgimle kalın hepiniz…
Dr. Faruk BUDAK