Cape Town, birkaç gününüzü dolu dolu geçirebileceğiniz bir şehirdir. İlk kez şehre kısa bir ziyaret için gelen birçok gezgin, daha uzun süreli bir gezi için tekrar gelmekte; hatta birçok insan da bu sevimli şehrin sunduğu olanaklara sahip olmak için buraya yerleşiyor.
Bir ya da iki gün içinde şehrin birkaç önemli turistik noktasını keşfetmek mümkün Ancak Cape Town’ı en iyi şekilde görebilmek için minimum konaklama süresi bir hafta olmalıdır.
Yapılacak gezi aktivitelerinin mevsimsel dönem, kişisel ilgi alanları ve hava durumu gibi çeşitli faktörlere bağlı olduğunu unutmamak gerekir. Günde dört mevsimi birden yaşayabilen bu şehre bir haftalık bir yolculuk için hava durumunu doğru bir şekilde tahmin etmek neredeyse imkânsız olsa da sıcak veya en azından rüzgârsız bir havada en uygun etkinlikleri planlamak için hava durumuna önceden göz atabilirsiniz.
İşte bu yedi günü dünyanın en büyüleyici şehirlerinden birinde nasıl geçireceğiniz ile ilgili bazı öneriler:
BİRİNCİ GÜN:
Masa Dağı
Sabah
İlk (açık ve rüzgârsız) günü Table Mountain’ı keşfederek geçirin. Bu aktiviteyi hava durumuna göre gerçekleştirmek gerekebilir. Çünkü yaz aylarında güneydoğudaki kuvvetli rüzgarlar nedeniyle genellikle teleferik kapalı ve kışın dağ bulutlarla örtülü olabilir.
Aktif gezginler için, dağ yürüyüşüne en az yarım gün ayrılmalıdır. Çoğu amatör yürüyüşçü ve ilk kez gelen ziyaretçiler, güvenli ve öngörülebilir olmasına rağmen, genellikle yürüyüşçüler tarafından sıkça kullanılan Platteklip Gorge’a yöneliyor.
Dağda başka yollar da var. Örneğin India Venster Rotası, en doğal manzaralardan birine sahip ancak dar çıkıntıları nedeniyle daha az yürünen yürüyüş rotalarından biridir.
Birçok ziyaretçi Masa Dağı’na yürüyerek çıkmayı ve teleferikle inmeyi tercih ediyor. Masa Dağı’nın zirvesinde, dağın en yüksek noktası olan Maclear’s Beacon’a nispeten kolay bir yürüyüş de dahil olmak üzere keşfedilecek birkaç düz ve erişilebilir yürüyüş yolları vardır.
Öğleden sonra
Masa Dağı’nda bir yürüyüşten sonra, yorgun bacakları dinlendirme zamanı. Yaz aylarında, Cape Town plajlarından birini ziyaret etmek yürüyüş sonrası rahatlamak için güzel bir seçenektir. Bakoven Plajı, Glen Plajı, Camps Bay Plajı ve Clifton’daki First Beach, Fourth Beach gibi inanılmaz plajları bulmak için Lion’s Head zirvesi ve Masa Dağı arasından Atlantik Kıyılarına doğru gitmek gerekecek.
Akşam
Hava güzelse, akşam yemeği için plajlara yürüme mesafesinde olan Camps Bay’deki restoranlardan birine gidin. Her ne kadar öncelikle turistleri hedefleseler ve buna göre fiyatlandırma yapsalar da bu müstesna banliyöde denemeye değer bazı alternatif yerler var. Et için, Hussar Grill her zaman iyi bir seçenektir. Codfather Seafood & Sushi, taze deniz ürünleri ile ünlüdür. Cüzdan dostu bir pizza veya makarna için Col’cacchio’yu seçebilirsiniz.
İKİNCİ GÜN:
Cape Town City Bowl
Sabah
Şehrin popüler kırmızı Şehir Turu otobüslerinden birine atlayın ve bu fotoğraflanacak çok şey olan şehirde bir tur atın. Bu seçenek, şüphesiz ilk kez Cape Town ziyareti yapacak kişiler için şehri keşfetmenin en iyi yoludur.
Birçok kişi otobüsle baştan sona yolculuk yapmayı seçer. En iyi yaklaşım, orta yolu bulmaktır. Şehirdeki yedi gününüzde, bazı cazibe merkezlerine tekrar geri gelmek için zamanınız olacaktır. Bu nedenle, hepsini bir güne sığdırmaya çalışmanın stresinden kaçınmak için yol boyunca üç durak tercih etmek güzel bir yaklaşımdır.
Öğleden sonra
Şehrin yürüyüş turuna katılın veya alternatif olarak, ücretsiz bir yürüyüş turuna katılın veya daha küçük, daha kişisel bir deneyim için bir rehber ile yürüyüş yapın. Şehri kendi başınıza keşfetmek de mümkündür. Potansiyel yankesicilere dikkat edin, ancak Cape Town gündüz saatleri boyunca genellikle güvenlidir. Şehre yeni gelmiş olan biri için, Cape Town’un en güzel yerlerini görmek üzere tasarlanmış bir rotada size eşlik edecek bir rehber ile anlaşmak uygun olacaktır.
Üçüncü Gün:
Yarımada
Cape Town şehrinin Güney Yarımadası tam bir günlük bir keşif yolculuğuna değer.
Güne erken başlayarak liman kenti Kalk Bay’e doğru yola çıkın. Olympia Cafe ve Deli’de (her ikisi de yerli halk tarafından çok sevilir) bir kahve molası verebilirsiniz. Boulders Plajı’ndaki penguen kolonisi ile ünlü bir sahil banliyösü olan Simon’s Town’a geçmeden önce Limanın etrafında bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Güneye, Afrika Kıtasının en güney ucu olan Cape Point’e doğru yolculuğunuza devam edin. Burası yükselen uçurumlarla muhteşem bir doğal park, okyanusa uzanan ünlü bir yarımada, bozulmamış plajlarla dolu bir yerdir.
Çoğu turist, yolun sonuna kadar sürmeyi ve merdivenleri çıkarak eski deniz fenerine kadar çıkmayı tercih eder. Yakındaki Lighthouse Keeper’s Trail, inanılmaz manzaralar sunar. Parkın batı tarafındaki daha sakin plajlardan birine gidebilir ve burada birkaç saat geçirebilirsiniz.
Gezinize Scarborough gibi büyüleyici bir sahil kasabasından, Foodbarn gibi harika restoranların geç öğle yemeği için iyi seçenekler sunduğu Kommetjie ve Noordhoek’den geçen, Şehrin batı yarımadasını çevreleyen yol boyunca devam edin. Ünlü Champan’s Peak yolunda devam edin ve şayet doğru bir zamanlama olabilirse Atlantik üzerinde nefes kesici bir gün batımına tanıklık edin.
DÖRDÜNCÜ GÜN:
The Winelands
Cape Town Winelands’inin dünyada sadece birkaç tane benzeri vardır. Yetiştirilen üzüm, diğer şarap üreticisi ülkelerin üzümlerinin gerisinde kalabilir ama mimari, doğal güzellik ve şehirden kolayca ulaşılabilecek bir sürüş mesafesinde çeşitli seçenekler olması ile eşsizdir.
Şarap içmeyi planlamayanlar için bu kolaylıkla kendi başınıza yapacağınız bir araba gezisi olabilir.
Stellenbosch ve Franschhoek’e iki saatten kısa bir sürede ulaşılabilir ve oradan birkaç dakika uzaklıktaki alternatiflere ulaşabilirsiniz.
Başka bir alternatif olarak, Winelands’a günlük turlar düzenleyen şirketlerden herhangi birini seçerek ya da bir gecenizi Franschhoek’te geçirebilirsiniz. Kimilerine göre Dünyanın en doğal şarap vadilerinden birinde uyanmak gibisi yok.
BEŞİNCİ GÜN:
Victoria ve Albert Waterfront ve Robben Adası
Sabah
Victoria ve Albert Waterfront genellikle sevilen bir destinasyondur. Dünyadaki birçok liman bölgesi gibi, V&A yadsınamayacak kadar turistik (özellikle Robben Adası’na yapılacak gezilerin başlangıç noktası olduğu için) ama yine de keşfetmeye değer.
Cape Town turunuzu tamamlamadan kanalları keşfedin. Alışveriş yapanlar için merkezden her şey satın alınabilir, ancak bölgenin gerçek cazibesi Limanda yatmaktadır.
Adaya gidiş, hava durumuna bağlıdır ve biletler genellikle haftalar öncesinden satılmaktadır. Online bilet satın alın ve kalkış saatinizi beklerken Liman Bölgesini keşfedin.
Öğleden sonra
V&A Waterfront’ta fast food’dan kaliteli yemeklere kadar sayısız öğle yemeği seçenekleri mevcuttur. Bölgedeki büyük restoranlar pahalı olabilir ve kalite her zaman fiyatla aynı olmayabilir. Bu nedenle Limanın eşsiz manzarasını görebileceğiniz açık hava yemek alanlarından birini tercih edin.
Öğle yemeğinden sonra, eski bir tahıl silosu içinde inşa edilmiş çarpıcı bir müze olan Zeitz MOCAA’ya gidin. MOCAA, Afrika’daki çağdaş sanatın en güzel örneklerini ön plana çıkarıyor. Bütün öğleden sonranızda labirent şeklindeki binasında inanılmaz mimariyi gözlemleyerek ve sanatsal ürünleri izleyerek geçirebilirsiniz.
Akşam
Güneş batmaya başlarken The Silo Otel’e gidin. Sadece lüks arayan müşteriler için bol yıldızlı butik bir oteldir. Ancak altıncı katta The Granary Cafe, Willaston Bar ve The Silo Rooftop (sadece rezervasyon ile) halka açıktır.
Buradaki inanılmaz iç mekanlar, Masa Dağı ve Limanın panoramik manzarası göz önüne alındığında içecek ve yiyecek için ödenecek yüksek fiyatlara değecektir.
Akşam Yemeği
Akşam yemeği için, Cape Town’un popüler Bree Caddesi’ne gidin. İşlek caddenin her iki tarafını kaplayan düzinelerce restoran ile şehrin yemek kalbi olarak kabul edilen bu bölgesinde bütçeniz izin verirse, dikkate değer birkaç restoran vardır. Ancak bilinçli para harcayan gezginler de kolayca iyi bir hamburger ve soğuk bir içecek bulacaklardır.
ALTINCI GÜN:
Yürüyüşler, pazarlar ve bahçeler
Sabah
Yedi günlük bir konaklama, Cape Town seyahatinizin kentin gıda pazarlarından en az bir tanesinin açık olacağı bir hafta sonu sabahına denk geleceği anlamına gelir. Woodstock’daki The Old Biscuit Mill, ilk cumartesi pazarlarından biriydi, ancak bu günlerde V&A Waterfront’un bitişiğindeki Oranjezicht City Farm Market de önemli bir alternatiftir.
Güne hafif tempolu bir yürüyüşle başlayın veya güzel Sea Point Promenade boyunca koşun. Okyanus kıyısı boyunca uzanan 11 kilometrelik bir yaya yoludur.
Green Point Kent Parkı’nı da ziyaret edin. Su yolları, bölgeye özgü bitki yaşamı, oyun alanları ve çeşitli tesisleri ile ücretsizdir.
Daha sonra Oranjezicht City Çiftlik Pazarı’na gidin, kahvaltı ve diğer lezzetleri tadın. Aynı zamanda taze meyve ve sebze, et ve diğer malzemeleri almak için iyi bir yerdir.
Öğleden sonra
Kirstenbosch Ulusal Botanik Bahçeleri, hafta sonu veya hafta sonu sabahı keşfi için güzel bir yerdir. Çimlerin üzerinde piknik keyfi yapın. Bahçelere gitmeden önce pazardan yiyecek almak ise harika bir fikirdir. Patikalarda yürüyerek ve bahçelerde Güney Afrika‘nın bioçeşitliliğine hayran kalarak birkaç saatiniz çabucak geçirebilirsiniz. Bu etkinlikte, aynı zamanda Constantia’nın yakınındaki şarap çiftliklerinden birini de ziyaret edebilirsiniz.
YEDİNCİ GÜN:
Lion’s Head ve Plajlar
Bir Cape Town gezisini sonlandırmak için Şehri yukarılardan izlemekten daha iyi bir yol yoktur. Yürüyüşe çıkmak için Lion’s Head’e erken saatlerde gidin. Yürüyüş, orta güçlükte bir yürüyüştür ama Tepeden 360 derecelik panoramik görüntüler, oraya ulaşmak için harcanan enerjiye değecektir.
Molalar da dahil olmak üzere zirveye çıkmak için en az bir buçuk saat, manzaraların tadını çıkarmak için yaklaşık bir saat ve inmek için yaklaşık bir saat kadar zaman ayırın.
Daha sonra serinlemek için Şehrin plajlarından birine gidin. Yaz aylarında (hava müsaitse) en popüler olanları, insanların görülmeye gittiği Clifton Plajlarıdır. Şehirdeki son gününüzde, sahil şeridinin ünlü günbatımlarının keyfini çıkarın.
FABE TRAVEL