MUTARE / ZİMBABWE
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE UZANAN KÖPRÜDE ADIM ADIM 14 AY
ASYA – AFRİKA 2002 – 03
Zimbabwe’den sevgiler…
Maalesef zorunlu bir şekilde, fazladan bir on gün daha geçirmek zorunda kaldım başkent Maputo’da. Geldiğimin ertesi günü sabahtan hemen Zimbabwe (Zim) elçiliğine gidip vize müracaatımı yapmıştım, ama yetkililer en az 10 gün beklemem gerektiğini söylediklerinde “n’apalım bunu da yaşamamız gerekiyor herhalde” dedim kendi kendime. Türk vatandaşı olmanın yaşamak zorunda olduğumuz bir gerçeği daha. Avrupalıların sınırda hemen vize alabildiklerini de ilave edeyim bu arada. Sanırım bu durum, bu ülkelerin birer eski İngiliz sömürgesi olmasından kaynaklanıyor.

Mozambik’i çok sevdim. Burada rahatlıkla bir siyahla tanışıp, oturup konuşabiliyor insan. Bu durum, Güney Afrika’da neredeyse imkansız. İnsanlar çok sıcakkanlı ve arkadaşlar. Buraya tekrar gelebilmeyi çok istiyorum. Bir de, Mozambik tecrübesinden sonra İspanyolca ve Portekizce öğrenebilmeyi. Burada çok gerekli oldu çünkü. Ve bir de Cape Verde denilen ülkeye gidebilmeyi ???

Vize müracaatımın hemen ertesi günü, kuzeye doğru 11 saatlik bir yolculukla ülkenin plajları ile ünlü güzel köşesi Vilankulo’ya gittim. Ama maalesef havanın bozması ve 3 gün boyunca yağmur yağması işin tadını kaçırdı. Çok fazla plaj hayranı bir insan olmadığım için yer değiştirip başkente daha yakın bir noktadaki Inhambane’ye geçtim. Harika bir yer. Kuşadası, Çandarlı, Foça, Ayvalık gibi tatil yörelerimizin 30 yıl önceki sevimli hali. Akşamları bizim Kordon ya da Yalı diyebileceğimiz Waterfront’ta güneşin batışını izlemek, akşam turuna çıkmış siyah gençlerle beraber olmak, sohbet etmek gerçekten keyifliydi.

Altı gece sonra tekrar Maputo’ya dönüp müracaatımın 8 ve 10ncu günlerinde de hala bir cevap gelmemesi, zorunlu olarak bir hafta sonunu burada bir şey yapmadan geçirmeme neden oluyordu. Bir talihsizlik daha. Kaldığım hostelin sahibinin, benim için sürekli alternatifler üretmeye çalışırken atladığı önemli bir şey. Pazartesi günü başkentte resmi tatil var ve her yer kapalı. Önceden bilgim olsaydı üç günlüğüne şehir dışında bir yerleri daha görmeye giderdim. Sıkıntıdan patlamak üzere olduğum bir dönem. Ama Cuma gecesi harika bir konserle güzel bir gece geçiriyorum. Cumartesi gecesi de, 23te başlayıp sabaha kadar süren Maputo gece yaşamı diğer bir alternatif. Maputo’nun bir numaralı mekanı Africa Bar’da ülkenin sevilen isimlerinden birisi ve ona eşlik eden Güney Afrikalı Ray Phiri’yi dinleyerek harika bir gece geçirmiş olmak ve bu güzel ülkenin bayanlarının nasıl eğlendiğini görmek gerçekten keyifliydi.

Maputo’da iki defa gittiğim Balık Pazarı, en çok sevdiğim mekanlardan biri oldu. Buradaki balıkçılardan seçtiğiniz balığı, hemen yandaki restoranların birinde hazırlatıp keyifle yeme imkanı var. Aynı hostelde kalan Alman bir çift, “etrafta hiç beyaz insan yok” diye hemen geri dönmüşler. Benim gittiğimde de öyleydi ama, bu ülkede, hele bu güzel şehirde, bundan asla rahatsızlık duymaya gerek yok.
Hiçbir değişik yer göremeden, sadece beklemekle geçen on gün. Daha önce söylediğim gibi bazen Abdal’a malum oluyor. Gezi sırasında ilk başta planladığım rotada iki defa kesinti olacağı ve bir seferde de bir haftalık bir bekleme, ya da zorunlu olarak bir yerlerde bir şey yapamadan beklemek zorunda kalacağım gibi bir şey vardı “içimdeki ben” kanalıyla gelen. Ben bunun sağlık nedeniyle olacağını zannediyordum. Sanırım “buradaki zorunlu bekleme” bana malum olan.

Ülkeyi terk etme zamanı. Önce, sabah 4te kalkıp 15 saate yaklaşan uzun bir yolculukla sınırdaki Chiomio’ya, ertesi günde de sınırı geçerek Mutare’ye geçmeyi düşünürken yolda lastiğimizin iki defa patlaması ve stepnesiz kalışımız nedeniyle gecikince, ülkenin bu kısmındaki zorunlu tutulan gece yolculuk yasağı yüzünden (çok emniyetsiz) tüm otobüs, bir mola yerinde sabahlamak zorunda kalıyoruz. Otobüsteki tek beyaz benim. Tanıştığım Zanzibarlı denizci Sabri ve Zimbabwe’li bir mayın temizleme uzmanıyla beraber güzel bir yemek bulabildiğimize şükrederek geç vakte kadar güzel bir sohbet yapıyoruz. Daracık koltuklarda geçen rahatsız bir geceden ve yolda 32 saatten sonra, nihayet gezinin en zor vize aldığım ülkesi Zimbabwe’deyim.
İlk uğradığım şehir Mutare, güzel ve küçük bir şehir. Yorgunluğumu üzerimden atmam için epeyce dinlenmem gerekti. Burada, karaborsada bankalara göre 20 kat daha yüksek bir rate var. Oda ücretim, böylece 11 dolardan 1 doların altına düşüverdi. Umarım, karaborsada illegal dolar bozdurdum diye bana kızmazsınız.
Bundan sonraki rotam Mutare, Harare, Great Zimbabwe Anıtları, Bulawayo ve Viktorya Şelaleleri şeklinde olacak. Bir sonraki mektubumda Zim notlarımda beraber olmak üzere…
Sevgiyle ve sevgimle kalın hepiniz…
Dr. Faruk BUDAK