UDAİPUR – BHOPAL – SANCHİ – JALGAON – AORAGABAND / HİNDİSTAN
YOL MEKTUPLARI – 4
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE UZANAN KÖPRÜDE ADIM ADIM 14 AY
ASYA – AFRİKA 2002 – 03
Tüm grup üyelerine bir kez daha Merhaba…
Son yol mektubumda Udaipur’daydım. Yine oldukça yoğun bir hafta geçti. Şu an gezinin 4ncü haftasına başlamış bulunuyorum.
Yandaki fotoğraf Rajastan Eyaletinde kaldığım son şehir olan Udaipur’da göl üzerinde yer alan ve şimdilerde lüks bir otel olan Lake Palace’in bir fotoğrafı. Geceleri ışıklandırılıyor ve insanı büyüleyecek tarzda bir görüntü veriyor. Hintliler gölde hem çamaşır hem bulaşık yıkıyorlar, sonra da kendilerini güzelce sabunlayıp yıkanıyorlar. Kaldığım Lal Ghat Guest House’dan (GH) baktığımda su girilemeyecek kadar kötü ama Hintliler son derece rahatlar, ayrıca kadınlar fütursuzca yıkanabiliyorlar.
Udaipur’dan sonra bu gezinin asıl amaçlarından biri olan UNESCO Dünya Kültür Varlıkları Listesine (World Heritage – WH) alınmış yerleri dolaşmaya başladığımı söylemek istiyorum. Bunlardan ilki Bhopal yakınlarındaki Sanchi köyüydü. Udaipur’dan Indore’ye kadar olan 11 saatlik gece yolculuğunu benim gibi yalnız başına seyahat eden 22 yaşındaki Fransız Bayan Nathalie ile yaptık. Ekonomi öğrencisiymiş. Bir dönem kayıt dondurup 2 aylığına Hindistan’a gelmiş. Pazar gecesi yemekten otele dönerken tekrar başka bir şehirde (Aurongabad) karşılaştık. Goa’ya biraz deniz tatili yapmaya gidiyormuş.
Bhopal’i bazılarınız 1984’teki Union Carbide adlı ABD firmasının buradaki fabrikasında meydana gelen zehirli gaz patlaması ile hatırlarsınız. 6000 kişi ölmüş, yarım milyon insan da sakat kalmıştı. Ama sıradan bir şehir izlenimini edindim.
Sançi (Sanchi) Anıtları UNESCO tarafından korumaya alınmış ve Budizm’in kurumsallaşması açısından son derece önemli. Aslında kutsal bir mekân. Önümüzdeki üç yol mektubunu bu üç önemli yere ayıracağım bu nedenle şimdilik kısa kesiyorum.
Bhopal’den sonra Jalgaon şehrine geçtim. Bu gezide kaldığım en güzel otellerden biri de bu şehirdeki Hotel Plaza oldu. Yaşlı sahibi ile son derece hoş bir pazarlığım oldu ama yine iki kişilik bir odaya single ödeyerek işi sonuçlandırdık. Sabah erkenden Ajanta Mağaralarına (WH) gitmek için otelden ayrılırken 29 yaşında beyaz bir Meksikalı mimar olan Fransiska ile ayni rikşayı paylaştık ve sonra da yolculuğumuza beraber devam ettik. Sekiz aydır dünyayı dolaşıyormuş. Bu yolculukta İstanbul’a da gelmeyi çok istemiş ama bileti aldığı firmalar grubunu Türkiye’ye uçuşu yokmuş.
Ajanta Mağaraları tam olarak bizim Ihlara Vadisinin Budist versiyonu. Ama mağaraların oyulduğu kaya yapı Kapadokya’daki gibi kolayca kazılan türden değil. Mağaralar görkemli bir şekilde oyulmuş, içeride müthiş bir mimarı ve boyama tekniği ile yapılmış dinsel resimler var. 2 saatte gezdikten sonra yine 2,5 saatlik bir yolculukla Aurangabad şehrine geldik. Fransiska yol boyunca Türkçeye “Tanrı ile Sohbetler” diye tercüme edilen kitabın üçüncü cildini okuyordu. Akşam yemeğinden sonra konu açıldı ve saatlerce spritualizm ve kendi içsel yolculuğumuz üzerine konuştuk. Son derece ilginç bir hikayesi var (Burada anlatamayacağım belki de gençlere örnek olabilmesi açısından yolculuğun kitabında ?).
Pazar günü de bu bölgedeki üçüncü WH olan Ellora Mağaralarına gittik. Bunlar daha muhteşem çıktılar. Bir futbol sahasının 3te 2lik bir alanının tamamının kaya oyularak tapınak haline getirildiğini düşünmeye çalışın ve üzerindeki binlerce figür o ana kaya oyularak yapılmış olsun. İşte böyle bir yer Ellora ve Ben Ellora’ya hayran kaldım. Dilerim bir gün hepiniz görme şansını yakalarsınız.
Buradan Bombay yakınlarındaki Pune’ye geçtim. Burada da özellikle görmek istediğim bir Aşram var. Detaylar haftaya…
Şimdilik bu kadar…
Sevgiyle ve sevgimle kalın hepiniz…
Dr. Faruk BUDAK