HALEP / SURİYE
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE UZANAN KÖPRÜDE ADIM ADIM 14 AY
ASYA – AFRİKA 2002 – 03
Şam’dan günübirlik gittiğim Ürdün sınırına yakın bir yerdeki Bosra, antik dünyanın Ortadoğu’daki önemli şehirlerinden biri, ama görülecek fazla yeri olmayan bir kent. Zaten sadece tiyatrosunu görmek için gittim diyebilirim. Yapıldığı günden beri ayakta kalabilmeyi başarabilmiş her tarafı sapasağlam bir Roma tiyatrosu var.
Şam’dan sonra durağım yine antik bir kent, Palmira’ydı. Antik şehrin yıkıntılarını direk gören bir oteldeki balkonumdan, 300den fazla sütunu ayağa kaldırılmış kenti seyrederken çayımı yudumlamak oldukça keyifliydi. Palmira’da yaşanması gereken en önemli olay, gün doğumunda Arap Kalesinde ya da civardaki küçük tepelerden birine çıkıp güneşin dümdüz çölün içinden doğuşunu seyretmek ve saniye saniye sütunların üzerindeki renk değişimini izlemek. Gerçekten çok harika bir olay. Birçok turistin sadece bir gece kaldığı ya da günübirlik gezdiği Palmira’da iki gece kalınca o enfes gündoğum ve batımlarını ikişer kez seyretme şansını yakalıyorum.

Ve Suriye’nin en romantik kenti Hama. Birçok kişi için bir şey ifade etmeyen bir şehir olabilir ama insana huzur veren sakin atmosferiyle ve özellikle de Orontes Nehri üzerindeki çok eski değirmenleri ile ilginç bir yer. Nehir seviyesinden daha yukarılara su çıkarmak amacıyla inşa edilmiş değirmenlerin o yavaş yavaş, zorlanarak dönüşlerini seyretmek, dönerken çıkarttıkları sesleri dinlemek gerçekten keyifliydi.
Hama’dan günübirlik gittiğim Apamia antik kentinin neredeyse iki kilometreye yaklaşan uzunluktaki Sütunlu Yol’u insanı hayretler içerisinde bırakıyor. Krak Des Chevaliers ise 12nci yüzyılda Haçlı şövalyelerce inşa edilmiş görülmesi gerekli güzel bir kale. Müthiş bir savunma anlayışıyla inşa edilmiş böyle bir yeri, Haçlılar, kendilerine beş yıl boyunca yetecek yiyecek ve su stokları da olmasına rağmen İslam orduları tarafından kuşatılmalarının birinci ayında hiç savaşmadan teslim etmişler.

Ve gezinin yurt dışındaki son durağı Halep. Osmanlının yaptığı hanlar, hamamlar, çarşılarla dolu bir kent. İnsana Orta çağı yaşatan müthiş bir doku, farklı bir atmosfer var bu şehirde.
Ancak özel izin alınarak gezilebilen Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Beyin dedesi Süleyman Şah’ın baraj suları nedeniyle yeri değiştirilen türbesini Halep Başkonsolosumuz Hulusi Bey’in yardımları sayesinde görme imkânı buluyorum. Memleket sınırlarının dışında kendi askerimizin koruduğu, Halep’e 130 km, kendi sınırımıza da 37 km uzaklıktaki bir noktada, baraj gölünün sularının beklenenden daha fazla yükselmesi nedeniyle şu an tam göl kenarında kalmış.

Sevgiyle ve sevgimle kalın hepiniz…
Dr. Faruk BUDAK