0 (532) 711 06 30 - 0 (541) 711 06 30 fabe@fabetravel.com

Giriş

Üye Ol

Bir hesap oluşturduktan sonra, rezervasyon yapabilir, ödeme durumunuzu izleyebilir ve turu tamamladıktan sonra turu değerlendirebilirsiniz.
Kullanıcı Adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Adınız*
Soyadınız*
Doğum Tarihi*
E-posta*
Telefon*
Ülke*
* Hesap oluşturmakla Şartlar ve Koşullar ile Gizlilik Sözleşmesi'ni kabul etmiş olursunuz.
Lütfen bir sonraki adıma geçmeden önce Şartlar ve Koşulları kabul edin

Zaten bir üye misiniz?

Giriş
0 (532) 711 06 30 - 0 (541) 711 06 30 fabe@fabetravel.com

Giriş

Üye Ol

Bir hesap oluşturduktan sonra, rezervasyon yapabilir, ödeme durumunuzu izleyebilir ve turu tamamladıktan sonra turu değerlendirebilirsiniz.
Kullanıcı Adı*
Şifre*
Şifreyi Onayla*
Adınız*
Soyadınız*
Doğum Tarihi*
E-posta*
Telefon*
Ülke*
* Hesap oluşturmakla Şartlar ve Koşullar ile Gizlilik Sözleşmesi'ni kabul etmiş olursunuz.
Lütfen bir sonraki adıma geçmeden önce Şartlar ve Koşulları kabul edin

Zaten bir üye misiniz?

Giriş
FABE TRAVEL-Panama (2)

Miraflores Locks Ziyaretçi Merkezinin terası oldukça hareketli. Meraklı bakışların neredeyse tümü, Pasifik Okyanusu tarafından gelerek Panama Kanalı olarak adlandırılan suyolunun başlangıcındaki havuzlara girebilmek için yavaş yavaş ilerleyen kuru yük gemisinin geçişini izlemek için heyecan içinde bekliyor. Birbiri ardı sıra sıralanan üç havuzdan oluşan sistem boyunca uzanan demiryolu hattındaki görevliler iyice havuzlara yanaşıyorlar. Geminin ön kısmındaki mürettebat, halatları her iki taraftaki lokomotiflere doğru fırlatıyor. Gemi, her iki tarafından halatlar yardımı ile lokomotiflere bağlanıyor. Lokomotiflerin görevi, sadece havuzlardan geçiş sırasında gemiyi havuzun ekseninde tutabilmek. Gemi, tüm geçiş sırasında kendi makine gücü ile ilerleyecek.

İlk havuzun dev kapakları yavaş yavaş açılıyor. Bu havuzdaki su seviyesi, geminin Kanala yaklaşmasını gerçekleştirdiği Okyanus seviyesinde. Geminin havuza girişi başlıyor. Geminin ön ve arka hizasındaki ikişer lokomotif de gemi ile birlikte ilerleyerek geminin yan tarafları ile havuz duvarları arasındaki, neredeyse sıfırlanmış gibi görünen çok küçük aralığı muhafaza etmeye çalışıyorlar. Tüm çaba ve dikkat, geminin otuz iki metre genişlikteki havuz duvarlarına sürtünmesini ve saç blokların ezilmesini engellemeye çalışmak. 

Nihayet ilk havuza giriş tamamlanıyor. Şimdi sıra, Geminin arka tarafında kalan dev havuz kapaklarının, tonlarca suyun yarattığı basıncı yenerek kapatılmasında. Bu işlem de tamam. Havuzun içerisine su basılma işlemi başlıyor. Tüm görevliler için belki de en keyifli zaman aralığı. Havuz içerisine dolan su sayesinde dev Gemi de yavaş yavaş yükseliyor. Yavaş yavaş Geminin yükseldiğini izleyebiliyoruz. Su seviyesi yaklaşık on metre yükselince operasyonun ikinci aşaması başlıyor. Şu an birinci ve ikinci havuzdaki su seviyesi aynı. Kapaklar açılmaya başlıyor ve Gemi ikinci havuza doğru lokomotiflerin de yardımıyla yavaş yavaş hareket ediyor.

İkinci havuzdaki su yükseltme işleminden sonra, Gemi üçüncü ve sonuncu havuza alınıyor. Buradaki su seviyesi yükseltildiğinde Karayip Denizi tarafındaki geçiş noktasına doğru, aslında insan yapımı ince uzun bir göl olan Gatun Gölü üzerinde yaklaşık yedi saat kadar sürecek seksen kilometrelik yolculuğuna başlıyor. Diğer taraftaki benzer havuz geçişlerinden sonra Gemi, Karayiplerde ve ardından da Atlantik’teki uzun yolculuğuna devam edecek.

Panama Kanalı adını verdiğimiz bu muhteşem mühendislik harikası yapı yüz yaşını doldurdu. Hala ilk yapıldığı gibi mükemmel bir şekilde çalışmakta. Fakat yapılışı, o kadar da kolayca gerçekleşemeyen, hüzünlü, trajik bir öyküye sahip. Akdeniz ile Kızıl Deniz ve Hint Okyanusunu birleştiren Fransız girişimi Süveyş Kanalının mimarı Ferdinand de Lesseps’in girişimiyle 1881’de başlayan proje, zemin etütlerinin yetersizliği, işin gerçek kapsamını tahminleyememe, ciddi planlama hataları, iş güvenlik önlemlerinin yetersizliği ve belki de en önemlisi, tropikal bir yağmur ormanı bölgesindeki sıtma, sarıhumma gibi hastalıklar için gerekli hijyenik çalışma koşullarının tam olarak sağlanamaması, gibi nedenlerden dolayı başarısızlığa uğrar. Lesseps, uzun inşaat döneminde yalnız kalmamak için yanına getirdiği tüm ailesini burada kaybeder. İş kazaları ve tropikal hastalıklar nedeniyle hayatını kaybeden insan sayısı 27.000’i geçer. Şirket, sekiz sene içinde iflas noktasına gelir. Proje yarım kalır. 

Amerika Birleşik Devletleri, 20nci Yüzyılın başlarında esmeye başlayan savaş rüzgârları nedeniyle, savaş gemilerinin olağanüstü durumlarda süratle diğer okyanusa geçebilmeleri için Fransızların başarısızlıkla sonuçlanan ve yarım kalan bu projesini sonuçlandırmaya çok heveslidir. ABD, 1904 senesinde Kanalın ikinci kez inşasını başlatır ve Fransızların yaptıkları hatalardan ciddi dersler çıkararak bu çok stratejik projeyi başarılı bir şekilde tamamlar. Fakat bu süreçte de altı bine yakın insan iş kazaları nedeniyle hayatlarını kaybeder.

Uçak gemileri de dâhil olmak üzere ABD Deniz Kuvvetlerinin tüm savaş gemilerinin tasarımı Kanalın genişlik kısıtı dikkate alınarak yapıldığından Kanaldan rahatça geçebilmektedir. Büyük ticari gemilerin ve yolcu transatlantiklerinin, genişlik ve derinlik nedeniyle Kanalı geçememeleri sorunu, neredeyse yüz yıl sonra, 2007de şu anki havuzlara paralel olarak inşasına başlanan ve 2016 senesinde açılışı yapılan yeni bir havuz sistemi sayesinde giderilir. Böylece, Dünya denizlerinde dolaşan tüm gemilerin % 97’sı Panama Kanalı’ndan rahatça geçebilecektir. Yeni havuz sisteminden geçecek ilk gemi de kura ile belirlenen bir Çin ticaret gemisi olur.

Yılda ortalama 20.000 geminin geçtiği Kanal sayesinde gemiler, yaklaşık iki hafta sürecek 15.000 kilometrelik bir yolculuk anlamına gelen, Güney Amerika’nın güneyinden dolaşma zorunluluğundan kurtulmuşlardır. 

Kanaldan geçecek büyük gemilerin en az bir sene önce geçiş için rezervasyon yaptırmaları gerekiyor. Aksi takdirde uygun bir boşluk yakalayabilmek için günlerce beklemek zorunda kalabiliyorlar. Bu da günümüz dünyasında ticari olarak ciddi rakamlara ulaşan kayıplar anlamına gelmekte. Dünyanın çevresini dolaşmak gibi bir hedefle yola çıkmış küçücük 12-15 metrelik teknelerin bile ödemek zorunda oldukları geçiş ücreti 1.000 Doların üzerinde. Dev gemiler için ise içindeki yolcu miktarı ve geminin kapladığı hacim gibi değişik faktörlere göre belirlenen ama ortalama olarak 300.000 Dolarları bulan geçiş ücretleri Panama ekonomisi için inanılmaz bir itici güç. Geçmişte ABD ile yapılan anlaşmalar nedeniyle bu büyük pastadan çok az bir dilim alabilen Panama halkı, ilki 1964 yılında gerçekleşen azimli başkaldırı hareketleri sonucunda yenilenen bir dizi anlaşma ile 1999’da Kanalın tüm mülkiyet haklarını elde eder.

Neredeyse Kanal ile özdeşleşen bu küçük ülke, on sekiz serbest bölgesi ile de Dünya ticaretinde önemli bir pozisyona sahip. Özellikle Hong Kong’dan sonra dünyanın en büyük ikinci serbest bölgesi unvanına sahip olan Colon Serbest Bölgesi, dünya ticaret ağlarının bir kavşak noktası gibidir. Kanal geçiş ücretlerinin yüksekliği ve taşınan ticari malların farklı lojistik noktalara dağıtılması zorunlulukları gibi faktörler, Colon’un önemini çok arttırmıştır. Serbest bölgeye indirilen ticari ürünler, tren yolu sayesinde diğer okyanus kıyısındaki serbest bölgeye taşınmakta ve buradan tekrar optimum dağıtım noktalarına ulaşacak şekilde tekrar yüklenmektedir.

Panama, Dünyanın en büyük ticari gemi filosuna sahip bir ülke. İşin gerçeği, kendisine ait olan filo ise oldukça küçük. Panama bayrağı taşıyan dokuz bine yakın geminin büyük çoğunluğunun sahipleri ise Panama dışından uluslararası büyük şirketler. Panama’daki esnek denizcilik yasaları, ucuz işgücü ve kendi ülkelerine göre ödemek zorunda kaldıkları çok düşük vergiler, bu ülkeyi cazibe merkezi yapıyor. Ama yine de alınan ücretler, vergiler ve hizmet bedelleri, üç milyonluk bu küçük ülkenin insanlarının refah seviyesinin yükseltilmesi için muhteşem bir kaynak.

Kanal, ülke ve başkent aynı isimle anılıyor. Yavaş yavaş Kanal Bölgesinden ayrılıp ülke nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı başkente dönme zamanı. Masmavi denizin üzerinden giden ekspres yolda ilerlerken birden insanın karşısına çıkıveren ultramodern gökdelenlerden oluşan şehir silueti, birçok Amerikan şehrinden aşina olduğumuz tanıdık bir görüntü. Alışveriş merkezleri, lüks oteller, pahalı rezidanslarla dolu modern bölgenin ötesinde 1997den beri UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan, 350 yıllık bir geçmişe sahip Eski Şehir Casco Viejo, gerçekten sokak ve meydanlarında dolaşmaya değecek güzellikte sakin bir kaçamak. Yorulduğunuz anlarda kafelerinde muhteşem kahveler içilebilecek, zevkli butiklerinde doyasıya alışveriş yapılabilecek, özellikle de akşam ve gece saatlerindeki canlılığıyla özgürce gezilecek keyifli bir atmosfer…

Casco Viejo sokaklarındaki dükkanlar, Panama şapkası satın alınabilecek güzel bir alternatif ama  UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış bu şapkaların Panama’da üretilmediğini, doğum yerinin de bu ülke olmadığını iyi bilin. 1900lerin başlarında Kanal inşaatında çalışan Amerikalı mühendisler, Ekvator’dan gelen bu el yapımı şapkaları güneşten iyi koruduğu ve terletmediği için çok sevmişler. Kanalın açılış töreni için Panama’ya gelen Amerikan Devlet Başkanı Roosevelt, ziyareti sırasında sürekli bu şapkayı kullanmış. Şapkalı fotoğrafları dünya basınında yer alınca, şapka da Panama şapkası olarak adlandırılmaya başlamış.

Ünlü yazar John Steinbeck’in Altın Kupa isimli hikâyesinin kahramanı, arkasında Jamaika’daki İngiliz valinin yasal desteği olan, sir ünvanlı ünlü İngiliz korsan Henry Morgan’ın hedefi, 1600lerin ikinci yarısında Latin Amerika’nın en zengin şehirlerinden biri olan Panama (Eski Şehir – Casco Viejo) şehrini yağmalamaktı. Fakat gelişini haber alan Panamalılar, tüm zenginliklerini saklarlar. San Jose Kilisesinin muhteşem altın altarı da aceleyle inşa edilen bir tahta paravan ile saklanır. Kilisenin rahibi, acımasız Henry Morgan’a parasızlık yüzünden altarı yapamadıklarını anlattığında gözlerinin dolduğu ve kiliseye ciddi bir bağış yaptığı hikâyesi, gerçekliği hala tartışılan eski bir hikâyedir. Ama Morgan, bir şeyler bulamamanın acısını, tüm Panama Kentini yakarak, taş üstünde taş bırakmayarak çıkartmıştır. Bu seferden sonra İngiltere’de yargılanır ama tekrar Latin Amerika’ya Jamaika vali yardımcısı sıfatıyla geri döner.

Şehrin karşısında bulunan Amador Adası, Kanala Pasifik Okyanusu tarafından yaklaşan ve Kanal geçişini tamamlayarak açık denize çıkan dev gemileri izlemek için güzel bir yer. Dolgu bir yol ile şehirle birleştirilince sıra dışı özel bir rekreasyon bölgesi oluşmuş. Şehrin siluetinin en güzel görüleceği yerlerden birisi de bu adanın kıyıları boyunca uzanan yol.

Akşam altı sularından itibaren günbatımını izlemek için en güzel yerlerden biri de yine Eski Şehir Casco Viejo. Alternatif birçok rooftop kafe ve bar var ama içlerinde en favori olanı Herrera Meydanındaki Casa Casco.

Casco Viejo’dan gökdelenler bölgesine sahil boyunca giden yürüyüş yolunun başlangıcında yer alan Balık Pazarı da günün her saatinde dolaşılabilecek keyifli yerlerden biri. Hemen önündeki küçük sığınakta Pasifik Okyanusun gelgit hareketleri ile sular çekildiğinde karaya oturmuş geleneksel balıkçı teknelerini arkalarındaki dev gökdelenlerle birlikte fotoğraflamak, insana hüzünle karışık değişik bir burukluk veriyor.

Tarih kokan sokaklardan, modern gökdelenlerden gerçek bir yağmur ormanına ulaşmak sadece bir saat zaman almakta. Bu açıdan çok özel bir konuma sahip Panama şehri. Bir şehrin sınırları içerisinde bir yağmur ormanı olan tek başkent unvanına da sahip. Yağmur ormanları genellikle Ekvator kuşağında yer almakta. Amazon havzası, Afrika’da Kongo civarı ve Endonezya bu bölge içinde. Panama ise sahip olduğu bu zenginlikle gerçekten en kuzeydeki istisna. Kuş gözlemcileri ve kuş fotoğrafçıları için çok çabuk ve kolayca ulaşılabilen, medeniyete de oldukça yakın çok özel bir cennet.

Panama, Panama şehri ve Panama Kanalı, THY’nin Panama seferleri sayesinde Orta Amerika’ya düzenlenecek bir seyahatin başlangıcı için çok güzel bir alternatif.

Dr. FARUK BUDAK

Yorum Yazabilirsiniz

error: Bu sitede yer alan tüm veriler korunmaktadır !!
Yardıma mı ihtiyacınız var?